8 Mayıs 2016 Pazar

VEDA-15 (oktay)

  Evimin bulunduğu sokağa girdiğimde saat yediye geliyordu. Arabayı apartmanın önüne, bahçe kapısı ile otoparka inen yolun arasına park ettim. Kontağı kapattım, dışarıya çıktım. Bahçe kapısından girmek üzereydim ki birinci katta oturan, doksanlık Hikmet Amca pencerede belirdi. Görmezden gelip hızlandım. O ise yaşının çizdiği sınırı aşan bir çeviklikle pencereyi açıp, kafasını çoktan dışarıya uzatmıştı.
 İncecik boynunu saran sarkık deri katlantıları, birbirine paralel hatlar üzerinde göğsünden, sivri sakallarla kaplı çenesine doğru uzanıyordu. Bu haliyle başını kabuğundan çıkarmış olan bir kaplumbağaya benzediğini düşündüm. Sarf ettiği ani ve de yoğun çabanın da etkisiyle soluk soluğa kalmıştı. Yıllar içerisinde büyümeye devam etmiş, deliklerinden siyahlı beyazlı kılların fışkırdığı kaba burnu, nefes aldıkça kabarıyor, burun kanatları dudaklarının üzerinde şemsiye misali açılıyordu. Ufacık gözlerini çevreleyen pörsümüş göz kapakları kan çanağına dönmüştü.
  Titrek ve de hırıltılar arasından zor seçilen cılız bir sesle beni yakınına çağırdı. “Buyur Amca!” dedim. Romatizma ilaçlarının bittiğini, her yerinin ağrıdığını, ağrılarından dolayı da gece gündüz ağladığını ve gözüne hiç uyku girmediğini söyledi. “Yarın yazar, getiririm.” Dedim. Buruşuk dudaklarının arasından çıkan, memnuniyetsizliğini belirtir bir puflama sonrası, evimde ilaç olup olmadığını sordu.  Ben de yukarı çıkınca bakacağımı, eğer bulursam getireceğimi söyleyip yoluma devam ettim.

   Asansörün bozuk olduğunu gördüğümde, bu evde oturmaktaki ısrarından vazgeçmeyen Berna’ya içten içe saydırdım. Üçüncü kattaki daireye çıkıp kapıyı açtım, ayakkabılarımı çıkarmak üzere içeri girdim. Kapıyı tekrar kapattıktan sonra, nöbetten kalma kirli kıyafetlerle dolu poşeti koridorun köşesine fırlattım. Nikah fotoğraflarımız, yıllardır koridorun duvarında asılı durmaktaydı. Onu indirmem gerekip gerekmediğini kısacık bir süre düşündükten sonra, uğraşmaya gerekmeyeceğini fark ettim. Nihat’ı arayıp yarım saat sonra orada olacağımı, o saate müşteri almamasını söyledim.  B&Q barı aradım ve “9 gibi.” Dedim. Her zamanki yeri ayarlayacaklardı. Daha önce Ömür’ü oraya hiç götürmemiştim ama bu gece farklıydı, farklı olmalıydı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder